Sevgili okurlarımız,
Bu yazımızda, Türk hukukunda nişanlılığın sona ermesinin hukuki sonuçlarını ele alacağız. Hukukumuzda nasıl ki evlenme ve evliliğin sona ermesinin hukuki neticeleri düzenlenmişse, nişanlanmanın ve nişanlılığın sona ermesinin de hukuki sonuçları düzenlenmiştir. Nişanlanma, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 118. ve 123. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kanuna göre, nişanlanma, evlenme vaadiyle olur. Diğer bir anlatımla, birbiriyle evlenmek isteyen kadın ve erkeğin resmi evlilik öncesinde, birbiriyle evlenme niyetlerini birbirlerine açıklamaları sonucunda hukuken nişanlanma gerçekleşir. Tarafların evlenme vaadi, yazılı veya sözlü; açık veya zımni olabilmektedir. Kültürümüzde bir erkeğin bir kadına yüzük vermesi ve kadının da yüzüğü takması, zımni evlenme vaadine örnek olarak gösterilebilir. Peki, hukuken geçerli olarak kurulan bir nişanlılığın evlenme dışındaki bir sebeple sona ermesi yani nişanın bozulması halinde, tarafların hak ve yükümlülükleri ne olacaktır? Gelin birlikte inceleyelim.
Nişanlılığın sona ermesi halinde, taraflar hukuken “nişanlı” konumundan çıkmakta ve nişanlanmadan önceki kişisel hallerine geri dönmektedir. Nişanın bozulmasının hukuki sonuçları, Türk Medeni Kanunu’nun 120, 121 ve 122. maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, kanunda gösterilen şartların oluşması halinde tarafların “Maddi Tazminat”, “Manevi Tazminat” ve “Hediyelerin Geri Verilmesi” hakları doğabilmektedir. Maddi tazminat hakkındaki kanuni düzenleme şu şekildedir:
“Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozduğu veya nişan taraflardan birine yükletilebilen bir sebeple bozulduğu takdirde; kusuru olan taraf, diğerine dürüstlük kuralları çerçevesinde ve evlenme amacıyla yaptığı harcamalar ve katlandığı maddî fedakârlıklar karşılığında uygun bir tazminat vermekle yükümlüdür. Aynı kural nişan giderleri hakkında da uygulanır.
Tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de, aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için uygun bir tazminat isteyebilirler.”
Kanun maddesinden görüldüğü üzere, nişanı tek taraflı irade beyanı ile haklı bir sebep olmaksızın sonlandıran veya nişanlılık ilişkisinin bozulmasına kendi kusuru ile sebep olan taraf, diğer tarafın evlenme amacıyla yaptığı harcamalar karşılığında, uygun bir tazminat vermekle yükümlü kılınmıştır. Evlenme amacıyla yapılan harcamalara, düğün salonu kiralanması, mobilya ve çeyiz eşyalarının satın alınması, balayı erken rezervasyonları gibi pek çok örnek gösterilebilir. Maddi tazminatın koşullarının oluşması halinde nişanlı taraf, diğer nişanlıya karşı maddi tazminat istemiyle dava açabilecektir. Ayrıca, tazminat istemeye hakkı olan tarafın ana ve babası veya onlar gibi davranan kimseler de aynı koşullar altında yaptıkları harcamalar için tazminat isteyebilecektir. Davalı nişanlının vefatı halinde, dava nişanlının mirasçılarına da yöneltilebilmektedir.
Manevi tazminat ise Kanunumuzda şu şekilde düzenlenmiştir:
“Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Kanun, nişanın bozulması sebebiyle nişanlılardan birinin kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde kusurlu olan diğer nişanlıdan uygun bir miktarda manevi tazminat ödenmesini talep edebileceğini düzenlemiştir. Burada maddi tazminattan ayrılan önemli bir ayrıntı vardır: Maddi tazminat taleplerinde nişanlının ana ve babası ya da onlar gibi davranan kimselerin de hak talep edebileceğini yukarıda açıklamıştık. Oysa ki manevi tazminat isteme hakkı, yalnızca nişanlılara tanınmıştır.
Son olarak, “Hediyelerin Geri Verilmesi” ise Kanunumuzda şu şekilde düzenlenmiştir:
“Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.
Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır.”
Nişanlılık ilişkisinin sona ermesi halinde, her iki nişanlının da kusurluluk durumlarına bakılmaksızın, diğer nişanlıya verilen alışılmışın dışındaki hediyelerin iadesi talep edilebilecektir. Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise, “alışılmışın dışındaki hediye” kavramından ne anlamak gerektiğidir. Kanun bu şartı getirmesine rağmen, kavramın sınırları hakkında bir açıklık getirmemiştir. Hangi hediyelerin alışılmışın dışındaki hediye sayılacağı, yerel örf ve adet kuralları, tarafların sosyoekonomik durumları ve Yargıtay içtihatları ile tespit edilmektedir. Yargıtay içtihatlarına göre, nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları alışılmışın dışındaki hediye olarak kabul görmektedir. Öte yandan, takıların bizzat nişanlı tarafından takılması zorunluluğu da yoktur. Örneğin aile arasında yapılan bir nişan töreninde, ana-babanın veya onlar gibi davrananların diğer nişanlıya taktığı takılar da Yargıtay içtihatlarına göre nişanlı tarafından takılmış sayılır ve nişanın bozulması durumunda bizzat talep edilebilir.
Kanunumuza göre, nişanlılığın sona ermesinden doğan dava hakları, sona ermenin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır.
Bu yazımızda, nişanlılığın sona ermesinin hukuki sonuçlarından bahsettik. Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere, sağlıcakla kalınız.